Eğer böyle kendi halinde bir blogda değil de dünyada ses getirecek konumda bir yerlerde Formula 1 hakkında bir şeyler söyleyebilseydim, Sebastian Vettel’e “The first lap guy”, Türkçe demek gerekirse “İlk tur adamı”, takma adını takmak için elimden geleni yapardım. Özellikle bu yıl gerek startta, gerek güvenlik aracı periyodlarından sonra inanılmaz bir biçimde sadece 1 tur içinde DRS aralığından uzaklaşmayı başardığını defalarca gördük. Üstelik bazı yerlerde yine inanılmaz bir şekilde hızla arayı da açıyordu. Sezonun ikinci yarısında özellikle belirginleşen bu dominasyonun doğal sonucu ise takımın illegal bir biçimde çekiş kontrol kullandığının düşünülmesi idi. Daha önce bu şüpheleri konu aldığımız yazımızı bu sayfadan okuyabilirsiniz. Sezonun son bulmasıyla beraber, “F1analisitecnica” isimli İtalyan Formula 1 yayınının haberine göre, Red Bull’da manuel olarak aktive edilen bir çekiş kontrol sistemi vardı ve Ferrari de bunun varlığından haberdardı (şu durumda Alonso’nun ruh halini bir düşünsenize)! Hatta bu sistem otomatik olmadığı için bütünüyle legaldi!
GianCarlo Minardi’nin Singapur GP’de iddia ettiği üzere sistem Singapur’dan itibaren kullanılmaya başlamış. Kendisinin bu çıkarımı temelde aracın çıkardığı seslerden yaptığını düşünürsek bu yaşında hala mükemmel bir kulağı olduğu açık! O zamanlar iddiası “illegal bir çekiş kontrol sistemi” şeklinde olduğundan, herkes bu dominasyonun kaynağını başka yerlerde aramıştı. Sezonun sona ermesi ile beraber bunun tamamen legal bir çekiş kontrol sistemi olduğu ortaya çıktı. FIA da bu durumdan haberdardı ve sistem herhangi bir kuralı çiğnemediği için müdahale etmediler. Daha şaşırtıcı olan ise Ferrari’nin de sistemin varlığından haberdar olması ancak sistemin nasıl işlediğini, nasıl kopyalanacağını ve de Red Bull’un bunu nasıl becerdiğini bir türlü çözememiş olması!
Autosprint yazarlarından Alberto Antonini’nin iddiasına göre olay aslında dışarıdan da görülebilen bir hidrolik sistemden ibaret. Aslında Mercedes’in yıllardır sahip olduğu bu “Front and Rear Interactive Control”, ya da FRIC isimli sistem diğer takımlar tarafından da kullanılmakta. Red Bull’un bundan kazandığı avantaj ise şunda yatıyor: darbe emiciler, çubuklar gibi elemanlar arasındaki hidrolik bağlantılar öyle ayarlanmış ki, bu şekilde bir “aktif süspansiyon” etkisi sağlanabiliyor. Bu konuda Newey’e görüşü sorulduğunda, doğal olarak ve her zamanki gibi, “günümüzde bu etkiyi elde etmek çok zor” karşılığını veriyor zira kurallar gereği bahsi geçen hidrolik sistemler tamamen pasif olmalı, yani ne pilotun ne de elektronik kontrol ünitesinin üzerinde kontrolü olmamalı.
Başka bir blog yazarı Cristiano Sponton’un iddialarına göre ise ortada tamamen pilot tarafından kontrol edilen bir sistem mevcut. Telemetri incelendiğinde özellikle orta uzunluktaki viraj çıkışlarında motor gücü bir çekiş kontrol sistemi varmış gibi sınırlanıyor. Yine aynı blogda sistemin motorun ateşleme düzeni ile ilgili olabileceği iddia ediliyor. Sistemin motor çıkışından gaz pedalından aldığı veri ile karşılaştırıp, eğer gereğinden çok fazla tork üretiliyorsa ateşlemeyi geciktirdiğinden (ya da başka bir şekilde gücü düşürdüğünden) bahsediliyor. Sistemin kavrama ile de alakası olabileceği belirtiliyor.
Red Bull’un sırrının ne olduğu hakkında güçlenen bu iddialar aslında daha korkutucu bir gerçeği işaret ediyor. Bu yıl dahi bu kadar avantaj sağlayan sistem, turbo motorların geri dönmesi ile beraber çok daha faydalı olacak. Büyük ihtimalle diğer takımlar uzun süredir bunun üzerinde harıl harıl çalışıyordur. Önlerinde epey zaman var ancak bu işi tam olarak anlayıp taklit edemezlerse şampiyonu tahmin etmek hiç zor olmayacak.