F1 ve Bütçe “Kısıtlayamama”

Yakın F1 tarihine baktığımızda “Damga vurdu” diyebileceğimiz şeyler bariz gibi görünüyor: Red Bull, Justin Bieber, Ferrari, Schumacher, 2009 Brawn GP… Eğer sadece kişileri ya da kurumları sayacaksak bu şekilde listeyi uzatabiliriz elbette. Ya da “leave me alone, I know what I’m doing!”, “Fernando/Valtteri is faster than you” ve 2007 casusluk skandalı gibi şeyleri içermek için olayları da katabiliriz. Bu sayacaklarımızın ortak özelliği başlamış ve bitmiş/bitecek olmaları. Ancak özellikle tütün üreticilerinin sponsorluktan çekilmelerinin ardından iyice belirginleşen ve “pay driver” kavramının da sıradanlaşmasına neden olan “masraflar sorunu”, bu sayacaklarımızın dışında hala sona ermemiş bir öğe.

Max Mosley dönemindeki bütçe kısıtlamaları uygulamalarını olduğu gibi devam ettiren FIA Başkanı Jean Todt, seneler öncesinden, daha doğrusu göreve gelir gelmez, F1’in masrafları büyük ölçüde kısması gerektiğini, aksi halde griddeki takım sayısının epey azalacağını açıkça belirtmişti. Buna karşın 2014 yılının sonunda geldiğimiz nokta şu: Caterham Abu Dabi’de yarışmak için insanlardan para topladı. https://www.crowdcube.com/caterham/ adresinden görülebilecek kampanya lik denemede başarıya ulaşamadı, bu yüzden takım süreyi de uzatmak zorunda kaldı. Takım, Abu Dabi’de yarışabilmek için gerekli olan 2.35 milyon Pound’u bulabilmek için internetten bu kampanyayı başlatmıştı.

Caterham’ın halihazırda biraz daha para sahibi olduğunu varsayarsak (ki herhalde sıfırı tüketmiş değillerdir, değil mi?) sadece bir yarışa katılmanın bir takıma maliyetinin ne kadar olduğu hakkında az da olsa fikrimiz olabilir. Bu takımın diğer büyük takımlar gibi gösterişli motorhome’ları, ünlüleri misafir ettiği partileri olmadığını da göz önüne alınca, daha orta ölçekli takımların salt yarışa katılma maliyetlerinin daha uçuk olduğunu varsayabiliriz.

NBA/NHL gibi (özellikle NHL’de çokça Kanada takımı olsa da) Amerikan liglerini takip edenler muhtemelen “salary cap”, yani maaş bütçesi limitinden haberdardır. Formula 1’de de yaklaşık beş yıldır benzer bir sistemin fikri hep gündeme geliyor. Takımlar için bir “cost cap” oluşturmaya çalışan FIA, henüz böyle bir şeyde başarılı olamadı. Sadece maaş bütçesinin aksine, bu limitin tüm giderleri kapsaması öngörülüyor.

İlk bütçe limiti önerisi, Max Mosley döneminin sonlarına doğru gelmişti. 2009 yılı başında, 2010’den itibaren uygulanması planlanan bir bütçe kısıtlaması açıklanmıştı. O ana kadar yapılan rüzgar tüneli kısıtlamaları, test yasakları gibi önlemler yetmemiş olacak ki, F1 yönetimi olayı sonunda tümden halletmeye karar vermişti. Takımların bu limit için iki bariz seçeneği vardı, kabul etmek ya da etmemek. Kabul etmeyen takımların bütçesinde herhangi bir kısıtlaması olmayacak, ancak o ana kadar geçerli olan tüm yasaklar onlar için geçerli olacaktı. Bütçe limiti olarak planlanan 30 milyon Pound’u kabul eden takımlar ise test yasağı, motor devir kısıtlaması, belirli parçaların (şasi gibi) dondurulması gibi yasaklardan muaf olacaklardı. Plana göre bu bütçe tüm maaşları ve tüm giderleri içerecekti ancak tüm takımların kullandığı ortak parçalar, lastikler gibi, ve takımın aldığı cezalar bundan ayrı tutulacaktı.

Caterham’ın sırf bir yarışta yarışabilmek için ihtiyaç duyduğu miktara kıyasla bu önerilen miktarın komikliğini bir kenara bırakırsak, bu öneri şöyle bir çelişkiyi de içeriyordu: Sınırsız para isterseniz harcamanıza izin vermeyiz ancak sınırsız para istemezseniz de harcamalarınıza karışmayız.

Önerinin saçmalığı birilerinin gözünden kaçmamış olacak ki yaklaşık bir ay sonra gözden geçirilmişti ve miktar 40 milyon Pound’a çıkarılmıştı. Miktarı kabul eden takımlara verilen özgürlükler yine verilecekti. Ancak kısıtlanan miktar bu kez şunları da içermeyecekti: Motor masrafları, reklam giderleri, vip ağırlama ve takımın pist üzerindeki performansına etki etmediği kanıtlanacak masraflar.

Sırf Cristian Horner’ın bile maaşının 2.4 milyon Pound olduğunu göz önüne alırsak, bahsedilen miktarlar hala komik düzeydeydi ve planın uygulanamayacağı gün gibi ortadaydı. Masraflardan şikayet etmek sürse de daha sonra bir önlemin sözü geçmedi. Max Mosley döneminden sonra göreve gelen Jean Todt da, bu planları devam ettirmeye kararlıydı.

Formula 1’de masrafları kısma çabaları bir yandan devam ederken büyük takımlar ile küçük takımlar arasındaki gelir eşitsizliği olduğu gibi devam ediyordu. Bahsettiğim gelir eşitsizliği sponsor gelirlerinden ziyade takımların Formula 1’de yarışmak için aldıkları parayı, nam-ı diğer “Concorde Anlaşması”na göre aldıkları parayı işaret ediyor. Eğer F1’de uzun süredir varsanız (Ferrari) ya da özellikle son dönemde başa güreşen bir takımınız varsa (Red Bull, McLaren), gerilerde mücadele eden bir Marussia’nın total bütçesinden fazla parayı sadece piste çıkacağınızı taahhüt ederek alabilirsiniz. 2012 sonrası geçerli olan kurallara göre, F1’in karının %24.75’i takımlar arasında eşit paylaştırılırken, başka bir %24.75’i takımların takımlar şampiyonasındaki sıralamaya göre dağıtılıyordu. Bahsi geçen miktarlar tahmin edebileceğiniz gibi düşük de değil. Son takımlar şampiyonluğunu 2008’de görmüş Ferrari, sadece bu anlaşma üzerinden en az 70 milyon Pound gelir elde ediyor.

Bu bütçe kısıtlama planlarının bir türlü gerçekleşememesinin bir nedeni çok da gerçekçi planlar olmayışı ve daha sınırları net olarak çizilmeden takımlar tarafından beğenilmeyen bu limit bir kenarda dururken, teknik değişiklikler takımları daha fazla masrafa sokuyor. Son olarak 2015 için planlanan yaklaşık 200 milyon dolarlık (yaklaşık 130 milyon Pound’a denk geliyor, hatta daha sonra o da artırılarak 160 milyon Pound önerildi) miktar da bu kez fazla bulundu. Bu sırada Cristian Horner da “masrafları kısmaya uğraşırken F1 tarihinin en pahalı motorlarını kullanıyoruz” diyerek olayın imkansızlığını işaret etmişti.

En büyük tartışmalardan biri de bu kısıtlamanın büyük takımlar için mi yoksa küçük takımlar için mi olacağı yönünde. Büyük takımlar için önerilen miktarlar zaten hemen her takımın erişemediği, küçük takımlar ile büyük takımlar arasındaki farkı kapatmayacak kadar absürd. Küçük takımlar gözetilerek önerilen miktarlar ise büyük takımları spordan soğutacak kadar. Gelir dağılımının bu kadar dengesiz olduğu bir F1’de zaten kısa vadede böyle bir kısıtlama beklemek hayalperestlik olur.

Bütün bu çabalar boyunca F1 taraftarlarını heyecanlandırabilecek bir gelişme var aslında: teknik kısıtlamaların gevşetilmesi. Son yıllarda, 2009’daki gelişemeyen Brawn GP özellikle, sezona kimin önde başladıysa onun önde bitirdiğini gördük. Bunun nedeni belli: test yasağı ve bazı parçalarıın dondurulması. Bu durumda çok bariz bir çözüm var gibi: lüks vergisi.

Buradaki lüks vergisi aslında tam olarak NBA/NHL’deki gibi değil. Tüm harcamaların ya da maaşların aksine, takımların belli bir limitten sonra ar-ge harcamaları “lüks” olarak tanımlanabilir. Halihazırda belirli olan test günleri ya da rüzgar tüneli kullanım limitleri belli ki sezon başında geri olan bir takımın daha sonradan rakiplerinin önüne geçmesini pek sağlayamıyor. Gerideki takımların artık açıkça “F1 gelirlerinden daha fazla pay istiyoruz” dediği bu dönemde, bu şekilde bir “lüks havuzu” oluşturularak ekstradan çalışmak isteyen takımların, ya da bu “dondurma” limitlerini aşmak isteyen takımların bu istekleri belli bir ücret karşılığında sağlanabilir ve bu ücret de havuza katılmayan takımlara, ya da belirli bir “başarı” kriterini sağlayamayan takımlara paylaştırılabilir.

Takımların böyle bir imkanı kabul edip etmeyeceklerini kestirmek kolay değil. Ancak “olmasa daha iyiydi” diyecekleri bir 2013 sezonun kar elde ederek kapatan McLaren’in böyle bir öneriyi kabul etmesi daha olası görünüyor. Ya da artık içecek şirketi olan Red Bull’un nakit desteğine o kadar da ihtiyaç duymayan Red Bull 2014 yılı için böyle bir paketi kabul edecek ilk takım olmaz mıydı?

Formula 1’de şimdiye kadar önerilen kısıtlamalar pek gerçekçi değildi ve dolayısıyla uygulanamadı. Zaten imkanı olan büyük takımlar için kısıtlama rekabetçilik kaybı demekti ve tahmin edersiniz ki bir Caterham’ın pistte olup olmaması Red Bull için o kadar da önemli değil. Büyük takımları tatmin edecek bir uygulama ise elde olan ama harcanamayan para demekti ve küçük takımlar için hiç bir şey ifade etmiyordu.

Aslına bakarsanız F1’in elde ettiği gelirler pistteki tüm takımları idare edecek kadar var. F1’de kazanmak demek hem doğrudan hem dolaylı olarak para kazanmak da demek. Belki de yönetimin şimdiye kadar kaçırdığı nokta F1’de parayı pasifize etmek yerine, mevcut parayı hem daha efektif kullanmaya teşvik edecek, hem de küçük takımları ayakta tutmaya yönelik bir dolaşıma sokacak bir paketin aslında mümkün olduğudur, ne dersiniz?

Bu şekilde bir düzenleme belki de hem “FOM adaletli davranmıyor” diyen küçük takımları, hem de “biz onları düşünmek zorunda değiliz” diyen zengin takımları memnun edecek bir biçime evrilebilir.

F1’in içinde değilim ve kendimi ne ekonomi ne de F1 uzmanı olarak görüyorum. Ancak gelin itiraf edelim: Benim bile şu son paragraflarda kabaca önerdiğim düzenlemeler, F1’in yıllarca yapmaya çalıştığından çok daha mantıklı değil mi?